“ERDEMLİ TOPLUM BİLGİ VE HİKMET TOPLUMUDUR” 17 Mayıs 2017, 14:10
Uluslararası Öğrenciler Akademisi 1. oturumunda konuşan Yard. Doç. Dr. Ahmet Doğan konuşmasında “Erdemli Toplum” konusunu ele alarak, erdemli toplumun özelliklerini anlattı. Doğan konuşmasında şunları kaydetti.
” Erdem kelimesinin anlamı ve fazilet kelimesi iki uç noktayı temsil ediyor. Erdek dediğimiz zaman geçmiş inanç sistemleri için temel olarak bilgiyi ve ilmi esas almış yani erdemli toplumların temelinde hem bilgi hem ilim yer almış. Farabi’nin Medinetül Fazıla adlı eserinde diyor ki erdemli topum bilgi ve hikmet toplumudur. Ama bizim medeniyetimizin geçmişinden gelen bir de hikmet olacak. Sadece bilgiyle değil hikmetle örülmüş bir toplum olmamız gerekir. Farabi aynı zamanda çok basitçe erdemli toplum için yardımlaşabilen bir toplumlardır. Çok sade bir açılım yapmış, yardımlaşın diyor. Yardımlaşma varsa erdem vardır. Yardımlaşma iki konuda olabilir iyilik de de olabilir kötülük de de olabilir o yüzden ayrım noktası iyilik de yarışanlar ve yardımlaşan toplumlara erdemli toplum diyoruz. Yoksa yardımlaşmanın diğer cephesi bizi ilgilendirmiyor. Birinci özelliği yardımlaşan toplumdur. İkincisi de bilginin ötesinde hikmetli olacak toplum. Hikmetli ne demektir insan onurunu temel alan, baş tacı eden., koruyan kollayan toplumlar ancak erdemli toplumlar olabilir. Buradaki hikmet önemlidir. Bilgi ve hikmet diyoruz. Günümüzde de toplumu bilgi toplumu diye tanımlıyoruz. Her bilgi toplumu erdemli toplum olabilir mi. İçinde hikmeti barındırmayan sadece enformasyon bilgisi olursa bu takdirde erdemden bahsedemeyiz. O yüzden bilgi toplumu tek başına bir erdemli toplum oluşturmaya yeterli olmuyor. Aslında bilgi çağında yaşıyoruz. Aslında gelişmiş ülkelere baktığımızda onların en önemli farkı bilgi sahibi olmalarının ötesinde bilgiyi üretmiş olmalarıdır. Kuru kuru maddi bilgi hikmetten yoksun bilgi üretiyorlar. Maddi anlamda gelişiyorlar. Ama manevi anlamda boşalıyorlar. Onun için bilgi toplumu aynı zamanda hikmetli olmadığı zaman insanı merkeze almadığı maneviyattan yoksun olduğu zaman bilgi bizim için yeterli değildir. Maddi ve manevi olarak iki unsuru da dengeleyen bir yapıya sahip olması gerekiyor. Erdemin tarifi ise şöyle olabilir. Erdem, ahlaki değerlerle yüklü hayırseverliktir. Tek başına değil yardımlaşma, dayanışma olacak Ferdilik yok biz var. Alçakgönüllülük olacak. Alçakgönüllülük günümüzde en çok lazım olan şeydir. Eskiden kullandığımız karşılığı tevazu dur. Maalesef tevazuyu kaybedip kibirlenmeye başladık. Tam erdemli topluda olması gerekenin tersine bir gidiş var. Doğruluk da çok önemlidir. Düz ve dimdik olacağız. Özümüzde sözümüzde davranışlarımızda doğru olacak. Özü sözü farklı olanlardan bu ümmet çok çekmiştir. Maalesef toplumlara yön vermeye çalışırken onları bozmuştur. Ve son olarak haya dır. Bu gibi yüce meziyetlerin toplamına erdem diyoruz. Hayayı da kaybettik. Haya utanma demektir. Eskiden biraz da saygıyla karışık olarak bizler kendi neslimiz bizden önceki nesiller gerçekten büyüklerinden utanırlarmış büyüklerinin gözüne bakmaktan haya ederlermiş. Hem sevgi hem de sağı var. Haya insanı insan yapan temel duygulardan birisi. Hayayı kaybettiğiniz zaman her kötülüğün önü açılır. Utanma duygunuz kalmamışsa her kötülük yapılabilir. Haya perdesini yıktığınız zaman o insanda utanma kalmadığı için her türlü insanlık dışı şeyi yapmaya kapı açılır. Saygıyla karışabilir. Bazı gençler Anadolu’nun çevre illerinden gelmiş Anadolu evladı ailesinden utanma ve hayayı kaybetmemiş, soru sorarken utanır. aslında güzel bir vasıftır. Bazıları da haya falan kalmamıştır. Siz var mısınız yok musunuz umursamaz bile. O iki bakıştan hayayı da görebilirsiniz. Gençlerimizde bu haya duygusunun yavaş yavaş eridiğini görmeye başladık. Haya ederken öz güvenini de kaybetmeyeceksin. Öz güvenli olacaksın, hakkını alacaksın, yanlış yapıyorsa hocaya yanlışını söyleyeceksin. Saygı ve özgüven arasındaki dengeyi iyi tutturacağız. Erdemli insanlar ancak bir araya gelince erdemli toplum olur. Hadi bir araya gelelim erdemli toplum olalım diyemeyiz. Erdemli gençler yetiştireceğiz ki işe girdiklerinde idareci yönetici olduklarında bu vasıfları ile erdemli bir toplumun oluşmasına katkı sağlayacak. Mesela hayırseverlik o kadar azaldı ki bu da bencillik ve dünyevileşmekten, başkalarını düşünmemekten geliyor. Maneviyatımızı kaybettiğimizde kendimizden başkasını düşünemez hale geliyoruz. Batının yaşadığı sorunların hepsi ben merkezli olmaktır. Oysa bizim inancımız kültürümüz geleneğimiz kendimiz için istediğimizi din kardeşimiz için istemedikçe gerçek mümin olamayız anlayışıdır. En az kendimiz kadar kardeşlerimizi de mağdurları da din kardeşlerimizi de düşünmemiz ilgilenmemiz gerekiyor. Erdemli olan bir insan için ilim, irfan olgunluğun yüksek mertebesine ulaşmaktır. Bir başka tanımı da budur. Erdemli olmak için iman ve inanç olacak, ilim olacak, irfan ve ahlak bakımından olgunluğun en üst derecesine ulaşmak demektir. Erdemli insan olmak için iman olacak, ilim olacak, irfan ve ahlak bakımından olgunluğun en yüksek derecesidir. Allahu Teala Kur’an’ı Kerim’i gönderirken amacı erdemli bir toplum meydana getirmektir. İnsanlar yaratılış gayesinin dışına çıktığı için son peygamber olarak yeryüzünde erdemli bir toplum inşa etmek için peygamber efendimiz gelmiş vahiy yoluyla Kuran gelmiş ve özünde erdemli bir toplum oluşturma gayreti var. Allahu Teala bizi bu şekilde bize edep ve haya çerçevesinde olmak amacıyla erdemli insanlar olmamızı istiyor. İnanan insanlar olarak Müslüman insanlar olarak erdemli bir toplum olarak yaşamak yaşayamıyorsak bunu inşa etmek sorumluluğunu üstlenmiş durumdayız”
“YAPTIKLARIMIZ GİBİ YAPMADIKLARIMIZDAN DA SORUMLUYUZ”
Ahmet Doğan konuşmasında, erdemli insanların keder ve sevinçlerini paylaşan insanlar olduğunu belirterek şunları ifade etti:
“Erdemli insanlar keder ve sevinçlerini de paylaşır. Hüznünü, sevincini paylaşacak. Kimisi paylaştıkça azalır, bazıları çoğalır. Peygamber efendimiz haya mevzusunda; Eğer haya duygusundan yoksunsan istediğini yaparsın. Demek ki bir insanı insan yapan en temel vasıflardan birisi haya ve utanma duygusudur. Haya insanın kendisine ve Allah’a saygısının bir tezahürüdür. Erdemli bir toplumun inşası çilelidir. Gerçekten erdemli bir toplum için uğraşmak ve mücadele etmek gerekir. Eğer bu kadar zor olmasaydı Allahu Teala bizi uyarıcılar ve kitaplar göndermezdi. Hepimiz bu konuda üzerimize düşeni yapmamız gerekiyor. Yaptıklarımız gibi yapamadıklarımızdan da sorumluyuz. Erdemli toplum ile ilgili Peygamber Efendimiz, peygamberlik gelmeden önce de örnek bir hayat örnek bir ahlak sahibiydi. Risalet gelmeden önce de hem emin ve ahlak ve güvenilir olmasıyla o dönemde örnek gösterilen bir kişiliğe sahipti. Kendisi erdemli bir şahıs olarak etrafına örnek oluyordu. Biliyorsunuz, Peygamber Efendimize Risalet gelmeden önce Mekke’de bir cahiliye dönemi yaşanıyor ve o dönemde zayıf olanların üzerinde hiçbir koruyucu yoktu. Zengin ve güçle olanların toplumda istediğini yapabildiği bir durum vardır. O ortamda Mekke’ye gelen bazı tüccarlar herkesin gözü önünde malları yağma ve soyulabiliyor haksızlığa uğrayabiliyordu. Bunlardan birisi de Hanzala isimli bir şair, o dönemde yaşayan şairlerden birisidir. O dönemde Mekke’de bir zulme uğruyor bunun gibi birçok olay gelişiyor. Mallarına el konulan Yemenli bir tüccar, Mekke’deki Ebu Kubeys dağına çıkarak Ey Mekkeliler bu zulme direnin, hakkımızı alacak bir yürek yok mu diye bağırıyor. Bu adaletsizliği tüm Mekke’ye duyurmak için. Dolayısıyla bu çığlığı Peygamber Efendimiz duyarak hepimizin bildiği Hılful Füdul yani erdemliler hareketinin başlangıcı oluyor. Peygamber Efendimiz amcası Zübeyir’e gelerek bu zulmün bir şekilde ortadan kaldırılması bir şeylerin yapılması gerektiğini söylüyor. Kendisi de o dönemde genç, Peygamber Efendimiz amcasının müdahalesi ile Mekke’nin zenginleri onların içlerinden birisi en yaşlısı olan Abdullah b. Cüda’nın evinde toplanarak böyle bir karar aylıyorlar. Bundan sonra Mekke’ye ticaret yapmaya gelenlere herhangi bir zulüm yapılmaması için karar alıyorlar.
Bu toplantıda Peygamber Efendimiz orada bir konuşma yapıyor. Yerli, yabancı, hür veya köye kim olursa olsun herkesi kollayıp korumak hakkı zalimlerden alıp zayıflara vermek için bir grup oluşturalım, zayıf ve kudretsiz olanları kurtaralım diyor. Bu 1400 yıl önce yapılan bir çağrı bugünde bu çağrıya ne kadar çok ihtiyacımız olduğu çok açık. Zalimin zulmü devam ediyor. Bizim yeniden bir Erdemliler hareketini başlatmamız gerekiyor. Şimdi bu dünyada bu görevi üstenen bunu yapıyormuş gibi gözüken bir BM var. Ama tam tersi BM Cumhurbaşkanımızın dediği gibi aslında beş ülkenin dudağının arasında idare etmeye çalışırken Cumhurbaşkanımız ne diyor dünya beşten büyüktür diyor. Siz adalet yerine zulmü destekliyorsunuz. Sizin yerinize bizim Erdemliler hareketini başlatmamız gerekiyor. Ancak bugün itibariyle bu hareketi başlatamadık. Peygamberimizin bu çağrısını toplantıya katılanlar da kabul ediyorlar. Şöyle bir karar alıyorlar; Allah’a yemin ederiz ki zalim mazlumun hakkını verinceye kadar mazlumun eli gibi olacağız. Bu ittifakımız Hira ve Sabin tepeleri yerinde durdukça ahitlerine bağlı kalacağımıza yemin ederiz.
Peygamber Efendimize Risalet gelmeden önce Peygamberimiz erdemli bir toplum inşa etmek üzere bunun içinde yer almıştır. Mekke’de bu ittifaktan sonra zulme karşı direnç artmıştır. Yemenli bir tüccarın kızını kaçırmışlar bu Erdemliler hareketi bu zalimin evine giderek bu genç kızı kurtarmış dolayısıyla bu hareket Mekke’de güvenliğin sağlanmasına katkı sağlamıştır. Bu erdemliler hareketinin başladığı tarihte Peygamberimiz yirmi beş yaşındaydı. O yaşında zalime ve zulme karşı dik duruyordu. Peygamber Efendimiz hayatı boyunca mazlumun yanında zalimin karşısında olmuştur. Bunlar hayatımızın rehberi olacak cümlelerdir. Bizim için bunlar sünnettir. Bir haksızlık gördüğümüz zaman güçlünün değil haklının ve mazlumun yanında olmamız gerekiyor. İkincisi başkalarının dertleriyle dertlenmek bu da güzel bir vasıftır. Erdemli toplumda birbirinin dertleriyle dertlenen insanların olması gerekir Diğer bir özellik ayette mealen; Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz. Hud süresinde belirtilmiştir. Kur’an’da zulüm ve zulme benzer kelimeler ne kadar kullanılmış diye. 300 kere kullanılmış adeta Kur’an’ı zulme karşı göndermiştir. Sürekli zulme karşı uyarıyor. Zulme karşı olmak gerektiği belirtiliyor. Bu de Erdemli toplumun özelliklerinden birisidir. Zalimin zulmüne karşı sesiz kalmak. Bu da günümüzün en önemli sorunlarından birisidir. Bu şahıs da olabilir bir devlet de olabilir. Mesela İsrail’in Filistin’e yaptığını görüyoruz, duyuyoruz ama bir şey yapamıyoruz. Sessiz kalmak zulmü benimsemek demektir. O halde elimizden ne geliyorsa yapmamız ve sessiz kalmamamız gerekiyor. Hayatımızın her anında hak ve batıl arasında gidip geliyoruz ve bu noktada hep haklının yanında olmamız gerekiyor. Haklıysanız tek başına da olsanız mücadelenizi sürdürmeniz gerekiyor. Mazlumun da dini yoktur. Mazlum mazlumdur. Öncelikle bizim için insan olması önemlidir. Mazlumun yanında olacağız. Zalim Müslüman da olsa mazlumun yanında olmamız gerekir. Bizim kardeşliği de yaymamız gerekiyor. Allahu Teala müminler ancak kardeştir diyor Allahu Teala Hucurat suresinde. Bizim bu kardeşliği de yaymamız gerekiyor. Gerçek erdem hayatımızı doğuya ya da batıya çevirmemiz değildir.
Hayatımızı şekillere göre yön vermeyeceğiz”
“ERDEMLİ TOPLUMUN BİRİNCİ ŞARTI İNANÇTIR”
Yard. Doç. Dr. Ahmet Doğan, erdemli toplumun oluşturulmasının en önemli şartlarından birisinin de inanç meselesi olduğunu belirtti. Doğan konuşmasında şunları belirtti:
“Gerçek erdem sahibi, Allaha, ahiret gününe vahye ve meleklere inanan ve peygamberlere inanan kimsedir. Demek ki birinci şartımız inançtır. İkincisi paylaşmak, üçüncüsü erdemli insan aile bağını korur. Aile bağınızı koruyalım. Anne ve babanızın rızasını asla göz ardı etmeyin. Bazı konularda aynı görüşte olmayabilirsiniz. Onların görüşlerine, rızasına önem vermenizi isterim. Bunu bazı yerlerde örnek gösteririm. Ben hayatımdaki önemli kararlarda babamın razısını almadan adım atmamışımdır. Hoşuma gitmese de uygulamışımdır. Üniversite sınavına girmiştim. 79-80’ler o tarihte Kayseri’deki üniversiteyi daha sonra İstanbul’u kazandım Babam şehir dışına çıkmama izin vermedi. Sen evin en küçük çocuğusun, yanımda duracaksın dedi. Eskiden küçük çocuklar anne babaların yanında kalırdı. O kadar zaman çalışmışım ama gidemedik ve tamam dedik Kayseri’de kaldık. Ondan sonraki aşamalarda da baba rızasını hep gözettik, hep hayır gördük. Bugün burada konferans veriyorsam o gün babamın o rızasını almış olmamdandır. Belki İstanbul’a gitmiş olsak orada yanlış işe bulaşacaktık, özümüzü kaybedecektik. Başka bir özellik merhametimizi kaybetmeyeceğiz, cömertlik olmazsa olmazdır. Müslümanlar olarak cömertliğin ötesinde vermek gerekir. İzhar halinde olmamız gerekir. Ne demek izhar, kendisi ihtiyaç sahibi olmasına rağmen verebilen insandır. En önemli tavsiyelerimden birisi de namazdır. Gerçekten bizi erdemli toplumu götürecek şey gençlerin namazla bağını tekrar kurmamız gerekiyor. Hem beş vakit hem de erkekler için cemaatle kılmamız gerekiyor. Namazsız olmaz. Namazı kıldığınız zaman hakkıyla kılıp kılmadığınızı da ahlakınızda görürsünüz. Sizi yanlış yollardan çeviriyorsa siz Allahın istediği şekilde kılıyorsunuz, Allah sizi yanlış yollara saptırmıyor, kabul ediyor demektir. Ben onun için hep ona bakarım. Ahlakımız düzeliyorsa, namaz gerçek anlamda kılınıyor demektir. Namazda devamlılık da önemlidir. Bir de özellikle erkekler için namazınızı cemaatle kılmanızdır ve vakitlerden birini aynı camide kılın. İki gün sonra ahirete intikal ettiğinizde sürekli şahitlik edecek bir caminiz olsun. Camiler bizim için şahitlerdir onu da görmenizi isterim. Başka bir şey günümüzde kaybettiğimiz şey, söz verdiğimizde sözümüzü tutmak ve emanete ihanet etmemek. Bu o kadar önemli ki, en küçük bir randevu bile önemlidir. Eskiden söz verince senede gerek olmazmış. Randevu meselesinde beğenmediğimiz batılılar bu konuda dakikalarını saniyelerini dahi önemseyerek randevularına çok sadıklar. Onlarda olmaması gereken şeyler onlarda var, bizde olmaması gerekenler biz de var. Zaman bu randevularla en çok israf ettiğimiz şeydir. Ya öleceksiniz ya da çok ani bir şey olacak ama oradaki kişiye haber vereceksiniz. Randevu son derece önemlidir. Bizler organizasyon yaparız ama dakik çalışamayız. Yabancılarla randevulaşın iki dakika sonra bulamazsınız. Adamlar için zaman değerlidir. Zorluklara ve sıkıntılara karşı sabretmek. En küçük b.ir sıkıntıda bile yıkılıyoruz. Bazı nefsimize sıkıntı veren şeylerde hayır vardır. Hz. Ali’nin bir sözü; Zalimlerin en büyük yardımcıları mazlumlardır. Sesiniz çıkmadığı müddetçe zalimler ensenizde boza pişirmeye devam eder. Dolayısıyla bana ne dediğinizde zalimlerin saltanatı bu dünyada devam ediyor. Bugün İslam dünyasında acil olarak Hılful Füdul zihniyetine ihtiyacımız var. Yani Erdemli toplum inşa etmeye ihtiyacımız var. Bugün İslam ülkelerinin kendi aralarında kurdukları cemiyetlere baktığımızda bu yeterli değil sadece sözde cemiyetler var. Sivil toplum örgütlerimiz nispeten yerine getiriyor. Açları doyuyoruz, mazlumlara yardım ediyor. En çok ihtiyacımız olan Erdemliler hareketidir. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde, zindanları dolaşıyor. Zindanların birinde İki Papaz’a rastlıyor ve onlara sizin ne işiniz var diyor. Rahipler diyor ki, Biz zamanında Bizans’ın başındakilere dedik bu devlet kötü gidiyor. Ahlaksızlığa gidiyor dedik, uyardık ama başımızdakiler dinlemedi, topraklarımızı kaybettik ve biz de zindandayız. Peki sizi hapishaneden çıkarıyorum, size yetki veriyorum istediğiniz yere girip çıkabilirsiniz. Aynı durum bizim toplumumuzda da var mı yok mu bir inceleyin diyor. Fatih onları çıkarıyor ve yetki veriyor. Bunlar ilk olarak esnafı dolaşıyor, bir esnaftan alış veriş yapıyorlar. Bir istediklerini bir tüccar veriyor diğer alacaklarınızı yan komşudan alın, o henüz siftah etmedi, o da bir mal satıyor yandaki komşudan alın diyor rahipler bunları not alıyor. Bir de medreseleri görelim diye gece vakti rahipler kızlarını bir medresenin kapısına bırakıyorlar. Genç kızlar, delikanlılara sokakta kaldık bize yardımcı olun diyorlar. Kızları, içeri alıyorlar ve odaları ikiye bölüp çalışmalarına devam ediyorlar. Kızlar, bunların çalışmalarını gözlüyorlar. Hem çalışıyorlar hem de mumun üzerine ellerini tutarak, Ya Rabbi bizi cehennem ateşine götürecek yanlış yaptırma diye dua ediyorlar diye not alıyorlar. Sabah sağ salim kızları babalarını teslim ediyorlar. Üçüncü olarak da mahkemelerde durumu gözlemek için bir mahkemeye gidiyorlar . Çok fazla dava olmadığı için rastgele bir davaya giriyorlar Bir dava da konu şu; Ben bu vatandaştan toprak satın aldım. Bu toprağın içinde bir küp çıktı. Bu küp altın unutmuşsun bu küp altınlar senin dedim. O da ben bu toprağı altı ve üstüyle sattım bu altınlar senin diyorum. O yüzden anlaşamıyoruz bu altınları ben almak istemiyorum davamız budur. Kadı şöyle bir karar veriyor. Senin kızın var mı, senin erkek evladın var mı, bunlar birbirleri ile görüşsünler, bunları evlendirelim ve bu altın küpüyle de düğünlerini yapalım diyerek karar veriyor. Rahipler bunları Fatihe anlatıyorlar ve sizin toplumunuzda kendi ülkelerindeki bozulmanın olmadığını söylüyorlar. Bizler de böyle bir Erdemli toplum oluşturmaya, ecdadımıza layık olmaya gayret etmeliyiz.”
DIĞER HABERLER
-
“TARİH YAŞANAN ZAMANIN VE HALİN BİR AYNASIDIR”
28 Ağustos 2023, 14:14 -
İKİ ESER VE İKİ AYRI MEDENİYET TASAVVURU
17 Mayıs 2017, 14:13 -
DOĞUDA VE BATIDA DEVLET VE SİYASET FELSEFESİ
17 Mayıs 2017, 14:11 -
“ERDEMLİ TOPLUM BİLGİ VE HİKMET TOPLUMUDUR”
17 Mayıs 2017, 14:10 -
Türk Siyasetine Yön Veren Yapısal Dinamikleri
17 Mayıs 2017, 14:09 -
İslam Medeniyeti Bir Hareket Ve Transit Medeniyettir
17 Mayıs 2017, 14:04 -
Farklı Milletler Osmanlı Bayrağı Altında Yüzlerce Yıl Kardeşçe Yaşadı
17 Mayıs 2017, 14:03 -
Düşünce Bir Kişinin Değiş Bütün Bir Medeniyetindir
17 Mayıs 2017, 14:01 -
Güzelliklerle Uğraşanların Üzerine Güzellik Siner
17 Mayıs 2017, 13:59 -
Pozitivist Zihinden Kurtuluş Olmadan Özgürleşme Olmaz
17 Mayıs 2017, 13:57